Tuesday, January 30, 2007

marvin the paranoid android



  • "My capacity for happiness," he added, "you could fit into a matchbox without taking out the matches first"

"Why should I want to make anything up? Life's bad enough as it is without trying to invent any more of it"

  • "I think you ought to know I'm feeling very depressed."
"Trillian: "that's just fine, really... just part of life."Marvin: "Life. Don't talk to me about life."

"Pardon me for breathing, which I never do anyway so I don't know why I bother to say it, oh God, I'm so depressed. Here's another one of those self-satisfied doors. Life! Don't talk to me about life."

"Life," said Marvin dolefully, "loathe it or ignore it, you can't like it."

"I could calculate your chance of survival, but you won't like it."


Zaphod: "Freeze!"
Marvin: "Freeze? I'm a robot, not a refrigerator."


Arthur: "Marvin, any ideas?"
Marvin: "I have a million ideas. They all point to certain death."



Paranoia is good...

Monday, January 29, 2007

bilenzik

büyüyünce çingene olucam. of içim sıkılıo çok feci.
p.s: sanırım senin blogunda biişi yok dienler haklı.

Sunday, January 28, 2007

no more chocolate

sarışınlığa tekrar bi adım daha yaklaştım. oksijenli suyla açılmışa benziyen almancı saçlarım var artık..

Saturday, January 27, 2007

nemo..


evet kayıp balık nemo niaha

beytepe ardından..

6 buçuk sene.. 6 buçuk senem Beytepe'de geçti. bazısı iyi bazısı kötü bazısını da hiç hatırlamadığım bi sürü anım oldu oraya ait. hayatımın en fırtınalı en eğlenceli en rahatsız dönemini, en büyük hayallerimi, en büyük hayal kırıklıklarımı, en büyük kayıplarımı orda yaşadım. kendimi oraya hiç ait hissetmediğim zamanlar oldu. bazen de kendim olabildiğim tek yerdi. bunları düşünmeyi hep erteledim ama 2000 yılında oraya ilk gidişimle şu andaki gözde arasındaki farklara bakınca ağlasam mı gülsem mi bilemiorum. bi tarafım keşke dio o zamanki gibi olabilsem. bi tarafımda yaşadığım herşeye rağmen hayatımın en eğlenceli dönemi olduğunu sadece güzel şeyleri hatırlamaya çalışmam gerektiğini söylüo. o kadar çok insan gelio ki aklıma orayı düşününce. birinci sınıfta onlarsız nefes alamadığım insanlar ben o okuldan ayrılırken beni hatırlıolar mı acaba? ya da ben onları yolda görsem nası bi tepki veririm? kendine en yakın olanı kaybettiğinde hiç kimsenin olamıycağı kadar uzaklaştığını bi kere daha farkettirio tüm bunlar. kesinlikle birinci sınıftaki kadar eğlenceli olmayı, üçüncü sınıftaki kadar umursamaz olmayı ve şimdi ki kadar gerçekleri görebilmeyi istiyorum. ama o dönemleri birer birer yaşamak belki de beni duruma getirdi. bilmiyorum. sadece hem beytepeyi, hem orda yaşadıklarımı herşeyi çok özlüycem. şimdi yeni bi dönem başlıo. korkularım var ama hiç birisi başa çıkamamaktan diil hayatla. sadece o kadar eğlenemiyceim, o kadar umursamaz olamıycağımı bildiğim için. 6 beytepe şenliği,nacho, city, can baba, edebiyat.. inanamıyorum bu kadar çok şey yaşadığıma..bu postla beraber hayatımın bi döneminin daha bitmesi ne garip..

Friday, January 26, 2007

MEZUN!

mezunuuuum. evet. ben dahil kimse inanamasa da mezunum. herkeslere haber verildi. herkesler mutlu. hayatımda yaşamadığım heycanı yaşadım.
nese bi süre insanlar bana ismimle değil mezun olarak seslenirse mutlu olurum.

black sheep


sıkıntı..

ani ruhsal değişimlerimden nefret ediyorum. bi gün önce çok çok mutluyken bi gün sonra bunalımın eşiğine gelmekten ve hemen bi kaç saat sonra yine gülmeye başlamaktan..ben mi dengeli diilim duygularım mı bilmiyorum. aklıma gelen kötü şeyler ordan kayboldukları anda bütün sıkıntılar sona erio..ama herşeyin ortasında bu ruh hali çok sıkıcı. depresif olmaktan yoruluyorum böyle günlerde. nası gider insanın enerjisi bi anda..nası bırakası gelir herşeyi. ne bu nasıl bişi..bi yanım eksik..geri gelsin hemen.

Thursday, January 25, 2007

umay umay

senin bana hediye ettiğin cesaretle, aşktan büyüyen ellerimle sanki yeni bir hikayeye başlıyorum.







Sunday, January 21, 2007

öylesine..

buraya yazarken bişiler düşünerek yazmak istemiyorum ben. duygusal bişi olsun die ya da mesaj veriim die olmasın. öylesine olsun sadece benim olsun. ne düşündüğüm olsun. sıkıntılarım olsun paniklerim olsun..

ajan is back.


Saturday, January 20, 2007

Friday, January 19, 2007

final..

dün yazmaya çalıştığım postun internetsel durumlardan yok olmasına sinir olup ne duygu ne de his belirtiorum bu postta. evet dün son sınavıma girdim. hayatımın son finali olmasıdır tek temennim. bide sanki hayatımın cumasıymış gibi gelmişti dün..ondan sora hep haftasonu gibiymiş..bugün işe gelince öle olmadığını anladım. perşembeye kadar panik devam etsin.

Wednesday, January 17, 2007

metro v.s 220




Metroya binmekten hiç hazetmiorum ben. Böyle o karşılıklı oturmalardan, göz göze gelme zorunluluğundan, uyumak istediğinde kafanı koycak bi yer olmamasından sonra orda inip bi de servise binmek zorunda olmaktan nefret ediorm. Keşke hep otobüsle gitsem heryere(araba alana kadar niehds). Müzik dinlesem, kitap okusam, boş boş düşünsem, uyusam sora bi uyansam evin önünde olsam. Kesinlikle ben bir otobüs insanıyım.

Bi de paranoyam var gerçekten.. Hatta en büyük kabuslarımdan biri beklerken biri gelip tam metronun önüne beni iticekmiş geliyo. evet oldukça paranoyakça bi yaklaşım ama neden olmasın yani. bütün sorunlar, saçmalıklar, arızalar beni bulmuo mu neden olmasın neden bana denk gelmesin. why does it always rain on me dostum ahaha

kahve


Burger King'te kahve içerken heycanlı bişiler anlatılmamalı. Anlatılıosa sakin anlatılmalı. Üste dökülüosa o kahve bi şekilde uygun yere dökülmeli. Etrafa oraya buraya saçılmamalı. Oraya buraya saçılan kahveler umursanmayıp hiç bişi olmamış gibi konu anlatılmaya devam edilmemeli.

Monday, January 15, 2007

amaaaa alkol..

çok uzun bu post sevmiorm ondan edit yapıcam hemen.
burdaki eski postun özü çok içerseniz kendinize gelemezsiniz bi hafta bayılırsınız. ama yine de ertesi gün çay kahve içmeyin bol su için, meyve suyu için, muz yiyin patates yiyin ama yağlı yemeyin. bi de baş aarısı için ilaç alırsanız mideniz kötü olur. ha bi de çok uyuyun dışarı çıkıp hava alın, duş alın ama içerde alın onu. evet bunu 8 sayfa anlatmaya gerek yok özetledim ben.

lost..




herşeyin çıldırdığı zamanlar. karın ankaraya yağmasıyla beraber benim tüm haftam çıldırdı. bi yandan dersler bi yandan iş bi yandan hayat.. kabusla rüya arasında devam eden günler. sadece hiç yataktan çıkmadan bi hafta uyumak herşeyden uzaklaşmak istiorum. ya da böle 14 saat sürücek bi yolculuk. sadece boş bakmak hiç bişi düşünmemek, hiç bişi için panik olmamak, mezuniyete ne kaldı die sormamak istiorum. son finalime 3 gün var. tek sorunlu ders. hepsi geçsin hepsi bitsin.

Friday, January 12, 2007

manilla sunrise

you're not who you are, you're only what other people think you are.

fishism.

Thursday, January 11, 2007

sis..

sis basınca ankarayı daha çok seviyorum onu farkettim bugün. tam bi korku filmi moduna girio heryer..turuncu sokak lambaları yavaş yavaş ilerleyen arabalar.. sanki buffy bi yerden fırlayıp vampirleri avlamaya başlıcakmış gibi.. ya da angel herhangi bi sokak lambasının arkasına saklanmış gizem yapıomuş gibi.. korkutucu olmasına rağmen kesinlikle kar yağdığında ve sis varken daha çok seviyorum burayı. inanılmaz huzur verici o boş sokakta yürümek..sessiz sakin bi filmin içinde her an heycanlı bi macera başlayabilirmiş ya da başlamayabilirmiş gibi..sanırım bunların yanında saçma gelen şey bu aralar mor ve ötesi-kördüğüm dinlemeye takmış olmam.. nieyse garip bişekilde adam direk benim orda olduğumu biliomuş da sölüomuş gibi gelio dinlerken..evet ihtiyacım olan şey huzur orası kesin.

Monday, January 8, 2007

i need to believe..




Ally : I need to believe that it works.
Billy : What works?

Ally : Love.

Couplehood.

Partnerships.

The idea that people who come together, they stay together.

I have to take that to bed at night, even if I'm going alone.

That's a McBealism.

böhz isimli post

gözlerim açılmıo ateşim hat safhada ve nefes almakta zorlanıorm. durumum tam anlamıyla rezalet. rezalet olan bir diğer şeyse sınavım iirenç geçti. gerçi olumlu bi yanı iyi ki çalışmamışım çalışsam da bişi farketmezmiş. artık hocanın insafına kaldım. hastalık iirenç bişi. ölesine bişiim yokken naz yapıp hastayım dediğim günleri özledim. evet şimdi de naz yapıorm ama cidden çok feciyim. azımda yüzümde ateşten yaralar çıktı. aahha ne acındırdım kendimi yannız. banka hesap no veriim de tam olsun bari. bir bağış hayatımı kurtarabilir.

Sunday, January 7, 2007

sakin olmalıyım..

saat 18.20 itibariyle ödevimi tamamladım.

big bang..



bütün ertelemelerimi ertelediğim o gün geldi. yapabiliceğim herşeyi max. bugün yapmam lazım. önce ödevi tamamlıcam.. sora çağdaş sosyoloji teorileri çalışıcam. sora da nicel araştırma metodları çalışıcam. patronumun işletme yönetimi üzerine söylediği bi söz kulaklarımda yankılanıo. "her iş kendine ayrılan zamanı doldurur" my time is over. sanırım. bu arada hastalık boyutum oldukça ilerlio ama bu dün beni alışveriş yapmaktan alıkoyamadı. bu başka bi postun konusu olucak ama. az önce uyanmış olmam sebebiyle bi plana ihtiyacım vardı. burda başladım ben de..

Friday, January 5, 2007

bazen..

bazen insanlar en çok beni sevsin istiyorum..sonra bunu hep yapmaya başlıyorum. sonra da o hep sevenler bile bazen sevmeye başlıo beni. bazen de ben kimseyi sevmek istemiorm kimse olmasın istiorum o zaman da kendi kendime kalıorum. sora o kendi kendime kalıştan sıkılıp yine herkes en çok beni sevsin istiyorum. ozaman da herkes başkasını en çok sevmeye başlamış oluo. bu döngüden oldukça sıkıldım.
herkes kendisini en çok sevsin beni de hep sensin. evet. tanrım sanırım hiç kurtulamıcam bundan..

regular..


sıradan bi cuma akşamı.. ben yine evde o.c izleyip sıradan ama özel insan adam brody'e hayran kalırken sıradan olmayan bi hafta başlıo..bu aralar herşeyden pek fazla sıkılmış olan ben, ilginç olmayan bi şekilde hasta olmaya başlıorum. yaklaşık 6 senedir her önemli sınavdan, ödevden önce vücudum garip ya da planlı bi şekilde hastalık belirtileri göstermeye başlıo. hatta belki de bu yüzden mezun olamadım hala bilmiorum.. sonuçta ödevimin henüz dörtte birini hazırlamış(evet bugün biraz ödev yaptım da) ve nicel,çağdaş ve nitel sınavlarına hazırlanırken yine sabahtan beri boğaz ağrısıyla dolanıyorum. sonuç itibariyle kendimi yine dersten uzaklaştırıcak bişi bulmuş gibi görünüo olabilirim. hatta kesinlikle uzaklaştırdım ve pazartesi günü bundan pişman olucama eminim. yukardaki iki cümle arasında bile fikir değiştirdiğime inanamıyorum. evet bu kadar bugün eelenceli diilim galiba.

karlar düşer..

herşeyi ertelediğim gibi kütüphaneye gitmeyi de yarına erteliyorum. peki geçerli sebeplerim neler? kar yağıyo.. gece 11 e kadar bilkentte kalırsam eve dönemeyebilirim. peki beni olumsuz etkileyen ne? stress bitmio bugün de. sanırım gerçekten yogaya başlamam gerekicek bu ödevden sonra.

ofisimi seviorum..


Thursday, January 4, 2007

fotoğraf..

bundan 5-6 sene önceydi. o zaman fotoğraf sevdasına tutulmuş piercing'li bir genç kızcağızdım. hacettepe üniversitesinin bodrumuna kurulmuş karanlık odada verilen fotoğraf dersine pek bir hevesle kayıt oldum. digital fotoğraflar henüz bu kadar yaygın deildi.. ve ben de arkadaşımdan aldığım bi nikonla heycanla derslere gitmeye başladım. derste bi süredir edebiyatın kantininde(!) gördüğüm kısa saçlı bi çocukla gözlüklü bi arkadaşının durmadan konuşup, fotoğraftan oldukça anlıyorum imajı çizdiklerini görünce kendilerine bi yanaşma durumum oldu.. bu yanaşmanın sonucu kaynaşmaya dooru gitti ve ben onlarla baya bi süre çok eelendim. şimdi bunu neden anlattım. çünkü o kısa saçlı çocuğa ona "yazıcağıma" söz verdim. ha bide bi sürü saçmalık yaşadıktan sora şimdi onla hala eğlenebilmenin beni mutlu ettiğini söylemek istedim.

p.s: bunu yazarken tenfold loadstar // sun and rain çalıodu.

kahvrengi saçlarımdan ben suçluyum..

evet yaklaşık iki hafta önce 24 senelik süper sarı saçlarımı boyatma gafletinde bulundum. bugün bu acımı da dışa vurup öyle uyuycam. senelerce herkesin özenerek baktığı benim ise sarışın olmaktan sıkılmama sebep olan o saçları değişiklik iidir dierek çikolata rengine boyattım. ve de yiyemediğim çikolatanın bana bi faydası olmadığını bu sayede acı bi şekilde öörendim. bundan yaklaşık 5 sene önce de kısacık kestirdiğim ve de yaptığım hatadan uzunca bi süre pişman olduğum, o sarı saçları bugün gerçekten özlediğimi farketiim. aynaya baktığımda bi başkasını görüo gibiyim. her defasında da sakin olup ya aslında yakıştı bee diorm.. bi yandan da "yaa naaptın sen?" dienlere gururla "değişiklik iidir!" cevabı veriorm. ama itiraf ediorm ki sarı saçlarımı çok özledim..

başladık..


evet. şimdi blog'umun amacını ve kullanımını belirliim hemen. ne de olsa ben kullanıcam oh canım ne isterse yaparım mantığı hakim olucak büyük ihtimalle. bi de sanırım en çok günlük bunalımlarımı birilerine (güniz/ilke/selen/orkun/burçin/vb.) kusmaktansa artık kendi kendimi sorgulama boyutuna geçebilicem bu sayede. tabi dur bi iki bişi de ben yaziim dememde bridget jones'u izlememin de etkisini belirtmek gerekir sanırım. bakalım seneye bu yazdıklarım için ne düşüncem şeklinde bi amacım da olabilir kullanırken. zira genelde bi sene önceki hatta bi ay önceki ve bazen de bi hafta önceki düşüncelerim ve hayatım hemen akabinde (evet akabinde) gayet değişebilio.


nese şu an hayatımdaki en önemli şey haftaya son finallerimin başlıycak olması. sadece 5 tane kaldılar ve umarım ki hepsinden geçicem. bundan önce hazırlamam gereken nitel ödevime de yarın saat 6 suları itibariyle bilkent kütüphanesinin manyak arşivi sayesinde başlıycağım düşünülürse çok bişi kalmadı. yapması düşünmesinden kolay olucak diye umuyorum.

madem kendimi de değerlendiricem bu sayede; bu gün "bant" almak için girdiğim dost'tan bi heycanla alıp çıktığım /amat-ihsan oktay anar/mahrem-elif şafak/"göstermenin sorumluluğu" 80 dünya yönetmeni-artun yeres/ isimli kitapları mümkünse bi ay içinde bitirirsem kocaman bi aferin! i hakedicemi düşünüorm. (evet bu cümle olmadı)


yazdım mı tam yazarım dierek bitiriim de ilk başlarda ne saçmalamışım diebiliiim ilerde.

tabi ki deneme

evet deneme postu olucak bu. sora da hiç durmadan yazmaya başlıcam.